İzmir’in Buca ilçesinde bir okula, ismi 12 Eylül darbe sürecinde Diyarbakır Cezaevi’ndeki işkence olayları ile anılan Esat Oktay Yıldıran’ın ismi verildi.
Buca Kaymakamı’nın katılımıyla gerçekleşen isim değişikliği kurumun sosyal medya hesabından duyuruldu.
Okulun daha önceki ismi Şehit Sadık Şen İlkokulu’ydu.
Buca Kaymakamı Mahmut Nedim Tunçer okulun içindeki anma köşesinin açılışını da aynı paylaşımlarda duyurdu.
Esat Oktay Yıldıran’ın eşi ve ailesinin de paylaşılan fotoğrafta yer aldığı ifade edildi.
Törenle yapılan isim değişikliğinin nedenine ilişkin bir açıklama yapılmış değil.
Anma ve isim değişikliğinin duyulması ile sosyal medyadan tepki mesajları da verilmeye başladı.
DEM Parti Kars Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Yıldıran’ın “işkenceci, katil ve ırkçı” olduğunu savundu ve “Çocuklara rol model diye işkencecileri göstermenize izin vermeyeceğiz!” mesajını paylaştı.
DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu da tepki mesajı paylaştı ve “Irkçı bir caninin adını bir okula verme olayı, milyonlarca insanın acılarıyla alay etmektir. İşkencecileri cesaretlendirmek ve geçmişte işlenmiş olan korkunç suçları adeta aklamaya çalışmaktır.” ifadelerini kullandı.
Esat Oktay Yıldıran kimdir?
Esat Oktay Yıldıran’ın yüzbaşı olarak görev yaptığı Diyarbakır Cezaevi, 12 Eylül 1980’de Sıkıyönetim Komutanlığı emrinde Askeri Cezaevi olarak hizmete açıldı.
Otuzu aşkın tutuklu, 1980-84 yılları arasında, cezaevi yönetiminin kötü uygulamaları, yapılan işkenceler nedeniyle hayatını kaybetti.
Bazı kaynaklar bu sayının 50’yi aştığını öne sürüyor. Cezaevinde gördüğü işkencelerin bıraktığı kalıcı hasarlar nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı ise bilinmiyor.
Bu cezaevinin yakın dönem Türkiye siyasi tarihine en büyük etkisinin, “Apocular’ olarak başlayan hareketin PKK olarak gelişip büyümesi” olduğu yorumları ise sık sık dile getiriliyor.
Cezaevindeki uygulamaların mimarı olduğu söylenen Esat Oktay Yıldıran, 1988 yılında PKK’nın üstlendiği bir suikast sonucunda İstanbul’da öldürüldü.
İki dönem AKP milletvekilliği yapan MKYK üyesi Orhan Miroğlu da Diyarbakır Cezaevi’nde sekiz yıl hapis yatmıştı.
Miroğlu 2017 yılında Diyarbakır Cezaevini İnceleme Alt Komisyonu toplantısında Diyarbakır Cezaevi’nde yaşadıklarını gözyaşları içinde anlatarak, “Her katta 10 hücre vardı ve 4 kattan oluşuyordu. Birinci katın birinci hücresi tamamen lağımla doldurulmuştu. Gelen herkes istisnasız o lağımın içerisine sokuldu. Ona da ‘banyo’ diyorlardı.” Demişti.
Miroğlu cezaevinde yüzbaşı rütbesiyle güvenlik amirliği yapan Yıldıran’ın işkenceyi yönettiğini anlatmıştı:
“Yüzbaşı Esat, ‘bunlara banyo yaptırın’ dedikten sonra bizi oraya soktular. Bu işkence süre olarak yaklaşık 4-5 saat sürdü. Kaçışıyorduk. Koridorun içerisinde feryat figan kaçıyorsunuz ama bir biçimde sizi buluyorlar ve işkence yapıyorlar. Yorulmalarının ardından bitti.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2022 yılında yaptığı konuşmada cezaevinin zulümlere konu olduğunu söylemiş ve “hafıza” merkezi olarak görev yapacağını kaydetmişti.
Müzenin 3 Eylül 2024’de açılması hedefleniyordu.
12 Eylül 1980 askeri darbesi nedeniyle Diyarbakır Cezaevi’nde işkence ve kötü muamelelere maruz kalan yaklaşık bin 600 darbe mağduru, dönemin sorumlularının yargılanması için çeşitli tarihlerde Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
Başsavcılık, suç duyuruları hakkında takipsizlik kararı verdi.